İslamcılığın kökenleri: Osmanlı ve İttihad-ı İslam fikri

“`html

Belki de
İslamcılığın kökenleri üzerine düşünmek

yalnızca 19. yüzyılda Batılılaşmaya karşı süregelmiş bir ideolojik tepki olarak ele alınmamalıdır. Tarihsel ve sosyolojik araştırmalar, İslamcılığı genelde bu şekilde değerlendirme eğilimindedir; oysa bu, daha karmaşık bir yapıyı göz ardı etmek anlamına gelir.
Bu çerçevede

İslamcılığı, Batı’nın etkisi altında gelişen bir karşıtlık olarak görmek, onun sunduğu bütün çözüm önerilerini hafife almak anlamına gelebilir. Oysaki, İslamcılık yalnızca dış sorunlara değil, aynı zamanda İslam’ın kendi dinamiklerine dair de sorular içermektedir. Bu sebeple, bu hareketler 19. yüzyılda başlamış olarak düşünülmemelidir; aslında İslam’ın öz anlamına ilişkin sürekli bir vurgu ve harekettir.
İslamcılığın kökeni nedir?

Eğer İslamcılık, 19. yüzyılda ortaya çıkmışsa, içinde bin dört yüz elli yıllık bir geleneği barındırıyor olamaz mı?
İttihad-ı İslam

fikri, İslamcıların ortak bir değer olarak kabul ettikleri bir kavramdır. Acaba bu fikrin kökeni, 19. yüzyıl gibi İslam’ın başlangıcından on iki asır sonrası olarak mı görülmelidir?
İttihad-ı İslam

fikrinin özellikle
II. Abdülhamid

döneminde Halifelik makamının kullanımıyla İslam dünyasında bir birlik sağlama gayesiyle daha fazla öne çıktığına dair yaygın bir görüş bulunuyor. Fakat, bu durum geçmişte de böyle bir fikrin olmadığı anlamına gelmez; bu, yalnızca pragmatik bir yaklaşımın sonucu olarak yorumlanmamalıdır.
Aslında

İslam birliği fikri, İslam’ın erken dönemlerinden itibaren var olmuştur. Hac ibadeti ve tüm Müslümanların aynı kıbleden yönelmesi, bu birliği sürekli kılmak için güçlü bir unsur teşkil etmiştir. Ayrıca, Halifelik kurumu, Müslümanların siyasi temsilcisi olarak kabul edilen bir otorite olmuştur. Bu durum, Halifeliğin her zaman etkili olmadığı anlamına gelse de, Müslüman varlığının hatırlanmasını güçlendirmiştir.
Halifeliğin, II. Abdülhamid döneminde Avrupa’nın emperyalist tutumlarına karşı bir denge unsuru olarak kullanılmasına dikkat çekmek önemli olsa da, bu durum geçmişteki rolünü de küçümsemek anlamı taşımamalıdır.

Ancak, birçok İslami kurum zaten, dışarıdan gelen tehditlere karşı daha fazla bilinçlenerek hatırlanır hale gelir. Bu durum, beden siyaseti metaforuyla benzerlik göstermektedir. Dışsal tehditler, bireyler arası dayanışmayı artırma eğilimi gösterebilir. Böylelikle, Müslümanların vücut bütünlüğü adına Hilafet kurumunun hatırlanması, bu tür bir duruma doğal bir tepkidir.
Dış kaynaklı saldırılar

sosyal bir gerçeklik olarak, grup dayanışmasını artıran bir yapıdır; geçmişte birbirinizden uzak olan topluluklar, dışardan gelen saldırılar karşısında ortak bir kimlik oluşturma eğilimi gösterebilirler.
Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde İslamcılık olarak adlandırılan hareketin özellikleri, bu tür bir hatırlama ve savunma ihtiyacıyla şekillenmiştir.

İslamcılık, tarihin her döneminde
ihya, tecdit veya cihad

gibi hareketler olarak bir yanılsama değil; aslında bu dış tehditlere veya iç rahatsızlıklara karşı bedenin geliştirdiği doğal bir savunma biçimidir.
Mevdudi’nin

“İslam’da İhya Hareketleri” adlı eserinde, dört mezhep imamı ve Ömer bin Abdülaziz, İmam Gazali, İbn Teymiyye, İmam Rabbani (Ahmed Serhendi) ve Şah Veliyullah Dehlevi gibi figürleri önemli birer kaynak olarak ele almıştır.
Osmanlı Devleti, yüzyıllarca İslam birliğinin fiili temsili olarak hizmet vermiştir; ancak 19. yüzyılda buna benzer bir İslamcı akımın ortaya çıkmaması, geri kalmışlık değil, var olan bedenin işleyişinin bir göstergesidir.

Yine de, Osmanlı sınırları içinde İslam’ın sahih anlayışıyla örtüşmeyen inanç ve batıl öğretilere karşı her zaman bir ulema tepkisi yaşanmıştır. Bu tepki, özellikle Kadızadeler hareketinin ortaya çıkmasıyla belirginleşmiştir.
19. yüzyılda Batı, İslam dünyasına karşı tehditkar bir tutum sergiliyor, topraklarını işgal ediyor ve güç dengesini kendi lehine çeviriyordu. Bu durum, İslam dünyasında bir bilinç oluşturma gerekliliğini de beraberinde getirdi.
Müslümanlar, hak dinin temsilcileri oldukları halde, neden Batı karşısında bu kadar zayıf kalmışlardı?

Sorun dini anlayışlarından mı, yoksa bu anlayışı yorumlama biçimlerinden mi kaynaklanıyordu?
Geriye dönüp bakıldığında, birçok hurafe, cehalet ve atalet iç içe girmiş bir durumun İslam’la bağdaşmadığı ortadaydı

. Ancak gelen saldırılar yalnızca bedeni tehdit etmekle kalmamış, İslami bilincin ruhunu da zedelemiştir. Bu ruh kaybolduğunda, bedenin de ortada kalması muhtemeldir. Bu yüzden, 19. yüzyılda beliren İslamcılık hareketi doğası gereği koruyucu ve savunma odaklı bir söylem içermektedir.
Bu hareketin ana teması, İslam Birliği olduğu için, siyasal boyutu kaçınılmaz hale gelmiştir. Bu bağlamda Abdülhamid’den başlayarak, dönemin
Sebilürreşad

ve
Beyanu’l-Hak

çevresindeki tüm İslamcılar ve hatta İttihat ve Terakki çevreleri de İslam Birliği fikrine büyük önem atfetmişlerdir.
İslam Birliği

, Osmanlı’nın siyasi varlığının korunması açısından da bir zorunluluktur. Dolayısıyla, İttihat ve Terakki Partisi’nde yer alan İslamcı olmayan unsurlar bile bu kapsamda proje geliştirmiştir. Ancak elbette ki, bu birlikteliğin idealleri ve uygulama biçimleri noktasında farklı görüşler ortaya çıkmıştır.

Devam edeceğiz.

“`

Related Posts

Ünlü mobilya devi satıldı

1973 yılından bu yana Türkiye ekonomisine katkı sağlayan Zeren Group Holding, mobilya sektörünün önde gelen markalarından Alfemo’yu bünyesine katarak stratejik büyümesine yeni bir halka daha ekledi. 1997’den bu yana faaliyet gösteren ve 20’ye yakın …

Apple’dan AB’nin 500 milyon avro para cezasına itiraz!

Apple, AB Komisyonunun nisan ayında verdiği 500 milyon avro para cezasına karşı hukuki süreç başlatıldığını açıkladı. Açıklamada, “AB Komisyonu kararının ve benzeri görülmemiş para cezasının, yasanın gerektirdiğinin çok ötesinde olduğuna inanıyoruz …

Dev döner firmasının işçileri greve başladı: Patronun lüks aracı çileden çıkardı

Almanya’nın Ludwigsburg kenti yakınlarındaki Murr kasabasında faaliyet gösteren döner üretim sektörünün önde gelen firmalarından Birtat’ta çalışan işçiler adına Gıda, İçecek, Restoran İşçileri Sendikasının (NGG) yürüttüğü toplu sözleşme …

Google ve Meta’yla başa çıkamadı: Ünlü teknoloji şirketi iflas etti

Reklam teknolojisi alanında 20 yıl önce yola çıkan Marin Software, dijital reklam devleriyle baş edemeyince iflas bayrağını çekti. Şirketin kalan varlıkları, Teksaslı milyarderin yatırım fonuna satılıyor.

Trump’ın yasası geçerse Tesla’yı devirebilir

Donald Trump’ı 250 milyon dolardan fazla destekledi ve karşılığında Tesla’nın en önemli kâr sütunlarından birini elinden alacak bir yasa aldı. Kongre, emisyon kotası sistemini geçersiz kılabilecek Trump’ın “Büyük Güzel Yasa Tasarısı”nı geçirdi – Musk …

CHP’li Gülcan Kış: TÜİK makyaj yapıyor, halk sofrada aç kalıyor!

CHP Mersin Milletvekili Gülcan Kış, TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada TÜİK’in açıkladığı enflasyon verilerine ve emekli maaşlarına yapılan zamlara sert tepki gösterdi.